YÛNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TEKNİĞİ ve BAŞLICA...
Transcript of YÛNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TEKNİĞİ ve BAŞLICA...
YÛNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI ve BAŞLICA İMAJLAR
Saadettin YILDIZ*
Giriş
"İmaj oluşturma tarzı"ndan kastımız -mecaz, istiare, sembol, mit vb. kavramların hepsini
içine alabilecek genişlikte ve genellikte olmak üzere- "hayal sistemi"dir.
Bu çalışmanın temel amacı, "Yûnus nasıl bir sistematik içinde hayâl ediyor?" sorusuna
cevap aramaktır. Yûnus gibi dümdüz söylediği kabul edilen bir şairin hayalle ne işi var? diyenler
de çıkabilir. Onlara, kısaca, şu örneği verebilirim: "Hayır, hayâl ile yoktur benim alış verişim; /
İnan ki: her ne demişsem görüp de söylemişim."1 diyen Âkif bile, Çanakkale'de şehit düşen
Mehmetçik'in yarasını "tüllenen mağrip" ile sarmayı hayâl eder; mezartaşı yerine de Kâbe'yi
dikmek ister.
Yûnus -gerçekten- sözü fazla dolaştırmadan söyleyen bir şairdir. Fakat o, sözün "bişirilip
söylenmesi" gerektiğini de düşünür; çünkü pişirilmiş söz, söyleyenin "işini sağ ede"cektir.2
Yûnus sözü nasıl pişiriyor? Öyle anlaşılıyor ki, Yûnus'un sözü pişirmesi -daha çok-
anlamla ilgilidir.
XIII. Yüzyılda Türk yazı dilinin çok kuvvetli bir şiir dili mahiyeti gösteremediğini
söyleyebiliriz. Fakat, Eski Anadolu Türkçesi'nin kuvvetli bir yazı dili hâline gelişinde Yûnus'un
payı büyüktür. Yûnus'un şiir söylediği devir, Anadolu'da siyasî ve kültürel çalkantıların hayli
fazla olduğu bir "geçiş dönemi"ydi. Böyle çok yönlü istikrarsızlıkların yaşandığı bir devirde,
edebiyat sanatının estetik boyutu genellikle zayıf kalır. Halbuki, Şiir dili, çok fazla emek isteyen,
fazlalıkları hemen belli eden hususî bir istifle oluşan bir dildir. Osmanlı'nın, Bâkî ve Fuzûlî
estetiğine ancak kuruluşundan üç yüz yıl sonra, XVI. Yüzyılda ulaşabildiğini unutmamak
gerekir. Ancak, Yûnus'un dili, Bâkî ve Fuzûlî'de aslî seviyesine çıkan şiir dilinin
hazırlanmasında, Selçuklu'nun Farsça'yı öne çıkaran tercihlerine rağmen Türkçe'nin Anadolu'da
çok canlı bir konuşma dili olarak kalmasında ve yazı dilinin de bütün menfî gelişmelere rağmen
"Türkçe" olabilmesinde önemli bir tesire sahiptir.
1. Yûnus'ta İmaj Oluşturma Tarzı
"Lâfz"ın yetmediği, veya az sözün yeterli olamayacağı durumlarda ruh devreye girer ve
lâfza yeni bir gömlek giydirir; böylece söz, biraz önce anlatamadığı bir şeyi parlak, çarpıcı, sarıcı
ve sarsıcı bir şekilde ortaya koyma gücü kazanır. Bu gücün en önemli kaynağı sanatçının baş
vurduğu imajlardır. İmaj, "karşılaştırma / değiştirerek anlatma / başka bir cepheden bakarak
anlatma çabası" sayesinde ortaya çıkan ve bizi objenin, olayın veya durumun muayyen bir
vasfına, farklı bir yönüne götüren özel bir ifade vasıtasıdır. "Yazınsal bir eserde canlılık yaratan
ve soyut dilin okurda uyandıramadığı duyguları yaratmaya çalışan duygusal detaylar"3 şeklinde
Yard. Doç.Dr., Osmangazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğr. Üyesi 1 Fâtih Kürsüsünde (Safahât Dördüncü Kitap), İnkılap Kitabevi, Yedinci basım, İstanbul,1966, s.24 2 Keleci bilen kişinin yüzini ağ ide bir söz
Sözi bişirüp diyenin işini sağ ide bir söz 3 Mc Donnel'in England in Literature (1982) adlı eserinden aktaran Y.Doç.Dr.Ayfer Altay, H.Ü. Edebiyat Fakültesi
Mütercim-Tercümanlık Bölümü Çeviribilim ve Uygulamaları dergisi, Aralık,1994
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 2 -
de tarif edilebilir. "Soyut dil"in okurda uyandıramadığı duyguları uyandırmak, sanatkârın
şahsiyetinin, ruh dünyasının devreye girmesiyle mümkün olabilir. Bir sanatkârın başvurduğu /
oluşturduğu imajlar, onun dünya görüşüyle, inancıyla (veya inançsızlığıyla), içinde yetiştiği
kültürle, kültür coğrafyasıyla, sosyal statüsüyle, kabul ve redleriyle.. yakından ilgilidir. Yûnus,
kesretten vahdete doğru koşan bir mutasavvıf olarak, kendi duyuş ve düşünüş tarzının istediği
hususları ifade eden imajları tercih etmiştir. Fakat o, aynı zamanda, bir köy ortamı, bozkır iklîmi
adamıdır. Bu bakımdan, Yûnus'un sofiyâne bir bakıştan dolayı tecritçi olduğunu peşince
söylemek yerine, sofiyâne bakışın arkasında bir "köylü"nün öne çıktığını düşünmek daha doğru
olur. İmajlaştırma faaliyetinde bu ortam ve iklîmin "somutlaştırmaları" beklenilenden daha
çoktur. Bu durum, tabiî olarak, "görüntüye dayalı (visuel) imaj"ların yoğunlaşmasına yol
açmıştır.
2.Yûnus'ta imaj çeşitleri
Yûnus'un şiirlerindeki imajları -ayrıntılara girmeksizin- şu şekilde tasnif etmek
mümkündür:
1.Yapı bakımından:
1.1.Benzetmeli belirtisiz isim tamlamaları ile oluşturulan imajlar,
1.2.Çok katmanlı (çok elemanlı), kompleks imajlar,
1.3.Çeşitli söz sanatlarıyla oluşturulan alışılagelmiş imajlar.
2. Muhteva bakımından :
2.1.Tasavvufî duyuş-düşünüş, inanç ve kültür coğrafyasından kaynaklanan imajlar,
2.1.1.Tenbih-nasihat-tenkid amaçlı imajlar
2.1.2.Dünya-ahret hayatı ile ilgili imajlar
2.1.3.Nefs etrafında geliştirilen imajlar
2.1.4.Aşk etrafında geliştirilen imajlar
2.2.Tabiî çevre ile ilgili imajlar
2.2.1.Su ile ilgili imajlar
2.2.2.Bitkilerle ilgili imajlar
2.2.3.Hayvanlarla ilgili imajlar
2.3.Tarih ve efsanelerle ilgili imajlar
2.3.1.Anadolu-Serlçuklu tarihi ile ilgili imajlar
2.3.2.İslâm tarihi ve menkıbeleri ile ilgili imajlar
2.3.3.Kısas-ı Enbiyâ ile ilgili imajlar
2.3.4.Efsane kahramanları ile ilgili imajlar
3. Yûnus'un varlığı algılama tarzı bakımından :
3.1.Somutlaştırıcı bir bakış tarzını ifade eden imajlar
3.2.Mukayese amaçlı imajlar
3.3.Aynileşme çabasını ifade eden imajlar
Her sanatkârın -ortak kültür ve zevkten kaynaklanan kullanımlara da bağlı kalmakla
beraber- kendine mahsus bir imajlaştırma tarzı vardır. Gerçi, imajların birer miras olduğu,
sanatçının asıl işinin ancak imajları düzenlemekten ibaret bulunduğunu düşünenler de yok
değildir4 ve bu görüşü reddetmek, sanıldığından daha zordur; fakat genel çerçevesiyle geçmişten
4 Viktor Şkolovski'den aktaran Boris Eyhenbaum, "Biçimsel Yötem'in Kuramı", Yazın Kuramı (Derl., Fransızca'ya
çeviren ve sunan T. Todorov; Türkçeye çev. M.Rifat-S.Rifat), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1995, s.41.
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 3 -
de gelse, imajların kullanılışı ve bu kullanışla ortaya çıkan anlam dokusu sanatkârın
psikolojisiyle, estetik tercihiyle ve kültür birikimiyle yakından ilgilidir. Bu itibarla, her şairin
şiirlerini, farklı dünya ile karşı karşıya olduğumuzu unutmadan incelememiz gerekir. O zaman,
her şairin kendi dünyası içinde, muhtelif imajlar geliştirdiğini daha rahat fark ederiz.
2.1. Yapı bakımından imajlar
2.1.1. Benzetmeli belirtisiz isim tamlamaları ile oluşturulan imajlar
Benzetmeli belirtisiz isim tamlaması, Türkçenin son derece orijinal ve sade ifade
imkânlarından biridir. Yûnus can çerâğı diyor. Can çırası, can kandili anlamına gelen bu
tamlama, şairin insanın canını "çıra, kandil" olarak kabul ettiğini gösteriyor. Başka bir
benzetme unsuruna baş vurmadan yapılan bu benzetme, sade bir istif sonucu ortaya çıkan bir
intibâı ifade etmektedir. Yûnus bu tür imajlara sıkça baş vurur. Aşağıdaki tablo, benzetmeli
belirtisiz isim tamlamaları vasıtasıyla oluşturulmuş değişik imajlardan bazılarını
göstermektedir:
1/1 ışk ile
ışk bağı
ışk bazarı
ışk bezirgânı
ışk burcu
ışk cefası
ışk çengi
ışk temreni
ışk denizi
ışk gölü
ışk hânı
ışk kadehi
ışk kılıcı
2/1 ev ile
gönül evi
hırs evi
ışk evi
kibir evi
ma'nâ evi
nefs evi
varlık evi
ışk kitabı
ışk kuşağı
ışk külüngü
ışk metâı
ışk odu
ışk oku
ışk şarabı
ışk şem'i
ışk şerbeti
ışk ummânı
ışk urganı
ışk yağmuru
2/2 şar/şehr ile
benlik senlik şarı
can şarı
endişe şarı
endişe şehri
gönül şarı
gönül şehri
vücut şehri
1/2 nefs ile
nefs atı
nefs çerisi
nefs tuzağı
nefs düşmanı
nefs ejderhası
nefs evi
nefs gölü
nefs ili
nefs kal'ası
Tablo :1-
"Tamlayan" önde
2/3 tuzak ile
ecel tuzağı
ışk tuzağı
nefs tuzağı
tutsaklık tuzağı
Tablo : 2-
"Tamlanan" önde
1/3 gönül ile
gönül evi
gönül evi iklîmi
gönül göğü
gönül kal'ası
gönül şarı
gönül şehri
2/4 bahr/deniz/
derya ile hakikat deryası
ışk denizi
kudret denizi
ma'rifet bahri
1/4 can ile
can çerağı
can durağı
can kânı
can şarı
2/5 kal'a ile
gönül kal'ası
kibir kal'ası
nefs kal'ası
1/5 varlık ile
varlık evi
varlık leşkeri
varlık sarayı
1/6 ecel ile
ecel tuzağı
ecel serhengi
ecel şerbeti
Burada, yalnızca belli kelimelerle kurulmuş olan tamlamalar esas alınmıştır. Dikkat
edilirse, ışk, şar/şehir, ev, tuzak,deniz/derya/umman/bahr, kal'a, nefs, varlık, gönül, can,
ecel kelimeleriyle kurulan bu tamlamalar, Yûnus'un kısa yoldan giderek imajinatif etki elde
etmeğe çalıştığını gösteriyor.
Tabiî, bu tür kullanımlar imaj odaklanmalarına da yol açmaktadır. İmaj odaklanmaları,
şairin ruh dünyası, kültür birikimi, fikrî ve ideolojik tercihleri hakkında ip uçları verebilir. Bunu
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 4 -
önemli bir avantaj olarak kabul edebiliriz. Ne var ki, bu odaklanmalar, bazı hallerde imajların -
"hâyide mecaz kabîlinden- kalıplaşmasına ve canlılığını yitirmesine de sebep olabilmektedir.
İmajın kalıplaşması ayrı, sembolleşmesi ayrı bir durumdur. Kalıplaşma, mecazın sıradan bir
göstergeye dönüşmesi, kuru bir iskelet hâline gelmesidir. Sembolde ise hiçbir zaman iskelet
derekesine düşmez.
Tablo:1'de görüldüğü gibi, "nefs" kavramı etrafında geliştirilen imajlar şunlardır:
Asıl varlık
Nefs
"
"
"
"
"
"
"
"
İntibâ (benzediği şey)
At
Çeri
Düşman
Ejderha
Ev
Göl
İli
Kale
Tuzak
Benzetmeli Tamlama
Nefs atı
Nefs çerisi
Nefs düşmanı
Nefs ejderhası
Nefs evi
Nefs gölü
Nefs ili
Nefs kal'ası
Nefs duzağı
Bu imajlar, Yûnus'un "nefs" karşısındaki tavrını ve duygularını ifade eden imajlardır.
İnsanın nefsi at gibidir; gemi azıya almaya hazır durur. Nefs atı azdığı zaman, insan başını,
çevgân topu gibi oraya buraya çarpar: Niçe bir ışk meydanında nefs atın seğirtdürem
Yâ niçe bir başumı tûp eyleyüp çevgân olam
Kırdum bu nefsün çerisün bir itdüm burc ü barusın
Pâk eyledüm içerüsin mülketini yuyan benem
beytindeki "nefs çerisi" ifadesine göre, insanın nefsi, onu bütünüyle ele geçirmek için üzerine
çullanan düşman askeri gibidir. Yûnus, nefsine tam hâkim bir insan olarak, düşman askeri gibi
gördüğü nefsini alt etmiştir. Fakat şair, "nefsimi yendim" yerine "nefs denilen düşman askerini
kırdım,yok ettim" diyor. Yukarıdaki tabloda yer almayan, fakat Yûnus'un imaj tekniğini ifadede
tipik örnekler olarak kullanabileceğimiz şu benzetmeli tamlamalara da bakalım:
beden bendi
Cihan cehennemi
Endişe şarı
Kanâat dârı
Sabır sermayesi
Varlık leşkeri
Kibr evi
Nefs ejderhası
Beden, dünyevî zevklere düşkün olduğundan insanı olgunlaşmaktan alıkoyar.
Dünya, insanı her gün günaha bulayan bir cehennemdir.
Bu dünya, maddî çevre; değişik endişelerle dolu dünya.
Kanâat,nefsi asıp yok etmek için kurulacak darağacıdır.
Sabır en büyük sermayedir.
Maddî varlık (benlik), insana sürekli hücum tazeleyen düşman askeridir.5
Bir dem gelür İsî gibi ölmişleri diri kılur
Bir dem girer kibr evine Fir'avn ıla Hâmân olur6
İnsanın nefsi, onun inanmışlığını yiyip bitirmeye çalışan ejderhadır.7
5 Dostıla bilüşen can oldur kendüye kıyan
Varlık leşkerin sıyan dahı çâpükter gerek 6Bu beyitte, Fir'avun'un, kendinden daha büyük bir ilahın olamayacağı iddiasıyla böbürlenmesine işaret ediliyor.
Hâmân, Hz. Musa zamanındaki Fir'avun'un veziridir. "Kızıldeniz'den geçiş sırasında, Fir'avun'un öncülerine
kumanda eden Hâmân idi. Denize yürümeğe hiç kimse cesaret edemeyince, bir kısrağa binmiş olan Cabra'il öne
atıldı, mısırlıların aygırları, kısrak kokusunun cazibesi ile, zapt edilemez hâle geldiler ve böylece bütün ordu suya
girdi ve boğuldu.." (İslâm Ansiklopedisi, "Fir'avun" maddesi, s. 642) 7 Nefsümün ejdehası döndi bana haml(e) etdi
Kanâat hay dimezse yir ü göğü yir indi
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 5 -
2.1.2. Çok katmanlı (çok elemanlı), kompleks imajlar
Yûnus, sade söylemekten hoşlanan bir sanatçı olmakla beraber, şiir dilinin tabiî bir
sonucu olarak, bir beyt içinde birden fazla hayal unsuru kullanmak suretiyle, bir imaj yoğunluğu
da yakalamıştır:
İsmâil'e çaldum bıçak bıçak bana kâr itmedi
Hak beni azâd eyledi koçıla kurbandayıdım
beytinde, Yûnus kendisini merkeze koymuş ve üçlü bir benzetme yapmıştır: a)Yûnus, oğlu İsmail'i kurban etmek üzere olan Hz. İbrahim'dir.
b)Yûnus, kurban edilecek olan Hz. İsmail'dir
c)Yûnus, İsmail'in yerine kurban edilecek olan koçtur.
Deniz yüzünden su alup sunıvirürem göklere
Bulutlayın seyran idüp arşa yakın varan benem beyti de çok elemanlı imajlarla yüklüdür: a)Tasavvuf, denizdir;
b)Yûnus'un edindiği ilim, bu denizden aldığı sudur;
c)Yûnus bir yağmur bulutu, (Yûnus, bu ilim denizinden aldığı suyu bulutun yağmur taşıdığı gibi taşıyacaktır.)
d)Yûnus'un sözleri ise yağmur(rahmet)'dur.
Karlu dağlarun başında salkım salkım olan bulut
Saçun çözüp benüm içün yaşın yaşın ağlar mısın
beyti, Yûnus'un kademe kademe ilerleyen imajlar oluşturma tutumunun güzel örneklerinden
biridir:
Burada, bulutun şairde hem şekil, hem de renk yönünden sümbül intibâını uyandırdığı
görülüyor. Sümbül yapı itibarıyla dağınık, bulut da renk itibarıyla sümbülîdir. İşte bu renk ve
şekil Yûnus'u sümbül ve saç kademelerinden , beytin ana imajlarından biri olan "kadın"a
götürüyor. Bu kadın, saçını çözüp Yûnus için yaş döke döke ağlayacaktır. (Bulutların yağmur
dökmesi ağlamak olarak değerlendirildiğine göre, buluta bu bakış tarzı da bizi kadın imajına
götürmektedir.) Bu, o kadının şefkat duygularıyla yaklaşacağını düşündürüyor. Yûnus için
"yaşın yaşın" ağlayacak olan bu kadın, anne veya sevgili olmalıdır. Dikkat edilirse, bu beyitte
lâfız olarak söylenmemekle beraber, bizde, sümbül, kadın, anne/sevgili kavramlarının
yansımaları uyanmaktadır.
Bu şekilde üç dört kademeden geçerek gelen bu tip imajlar, sanatçının sıradan
söyleyişlerle yetinmediğini göstermek açısından da mühimdir.
Böyle bir tutum, şairin aynı malzemeyi değişik varyasyonlarda kullanmak suretiyle
muhtelif kombinezonlar yakalayabildiğini gösterir. Şair,
2.1.3. Çeşitli söz sanatlarıyla oluşturulan alışılagelmiş imajlar
Yûnus'un şiirlerinde, köklü bir halk kültürü ve hayli güçlü bir İslâmî kültür -birer kurucu
unsur olarak- mevcuttur. Bu iki yönlü kültür, onda bir imaj çeşitliliğine imkân verdiği gibi, bazı
imaj kalıplaşmalarına da yol açmıştır. İmaj kalıplaşmaları, eğer başka canlandırıcı, renklendirici
unsurlarla desteklenmezse, şiirde donukluğa, durgunluğa, tek renkliliğe zemin hazırlar. İslâmiyet
dairesinde gelişen Türk şiirinin henüz kuruluş safhasında bulunduğu bir devirde yetişen bir şair
olarak, Yûnus'ta da alışılagelmiş imajlar az değildir:
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 6 -
Ahşamdurur üç farıza tağca günahun eride
Eyü amellerün sana şem' ü çırağ olsa gerek8
Bini toğar bini gider buyruk böyle geldi meğer
Kim ola dünyaya doyar peymânesi toldı gider
Dünyeye gelen göçer bir bir şerbetin içer
Bu bir köpridür geçer câhiller anı bilmez
Sakıngıl yârun gönlin sırçadur sınmayasın
Sırça sındukdan sonra bütün olası değül
Su getüreler yumağa kefen saralar komağa
Ağaç ata bindüreler teneşire düşdi gönül
Bu tür örnekleri çoğaltabiliriz. Burada geçen dağ gibi günah, iyi amelin gönülde ışık
(kandil, mum) olması, peymanesi dolmak (ölmek), göçmek (ölmek), göç şerbetini içmek
(ölmek), sırça (çabuk kırılan gönül), ağaç at (tabut) gibi imajlar, günlük dilde de sık sık baş
vurulan, kalıplaşmış, artık orijinalliği kalmamış, sıradan imajlardır. Esasen, dolaylı anlatım
yerine doğrudan söylemeye daha yatkın duran Yûnus'ta bu tür kalıplaşmaların olması gayet tabiî9
ve kaçınılmaz bir sonuçtur.
2.2. Muhteva bakımından
Yûnus'un şiiri, her şeyden önce bir "muhteva şiiri"dir. Onun şiirini incelerken -nasıl
söylediği meselesini elbette ihmal edemeyiz ama- daha çok ne söylediği üzerinde durmak doğru
olur. Bizim çalışmamız "nasıl söylüyor?" ağırlıklı olmakla beraber, Yûnus araştırmacılarının
büyük çoğunluğu -haklı olarak- Yûnus'un ne söylediği, ne için söylediği üzerinde daha fazla
çalışmışlardır.
2.2.1. Dinî-Tasavvufî duyuş-düşünüşten ve kültür coğrafyasından kaynaklanan imajlar
Yûnus, tasavvufî duyuş ve düşünüşün en önemli temsilcilerinden birisidir. Anadolu'da
Türk-İslâm kültürünün yayılıp yerleşmesindeki etkisi de küçümsenemez. Böyle bir hayatın
içinde ve böyle bir misyonla yaşayan Yûnus, dünyaya bakış tarzına uygun olarak, din-tasavvuf-
kültür ekseninde kuvvetli imajlar geliştirmiştir. Tağlar yirinden ırıla10 gökler heybetden yarıla11
Ilduzlar bağı kırıla düşe yire galtân ola12
Beyti, bir yandan Yûnus'un dinî bilgisini gösterirken, bir yandan da imaj oluşturmadaki ustalığını
ortaya koymaktadır: Yıldızların bağı kırılıp yerde yuvarlanacağı ifadesinin arkasında tesbih
imajı vardır. Gökyüzündeki yıldızlar birer tesbih tanesi gibi duruyor. Kıyamet günü bu tesbihin
ipi kopacak ve yıldızlar birer tesbih tanesi gibi yerde yuvarlanacaktır.
Yûnus, dünya hayatına hiç önem vermez. Tasavvufî düşüncenin ana ilkelerinden biri olan
bu dünyanın gurbet, Allah katının ise vatan / sıla kabul edilmesi onda da çok nettir. Hattâ Yûnus
8 Yûnus bu şiirinde vakşit namazlarınınher birinin faziletlerini saymakta ve namaz kılınmasını ısrarla
öğütlemektedir. 9 Bu tür kalıplaşmış imajlar, her edebî eserde ister istemez bulunur, hattâ çoğunda, orijinal imajlardan çok daha fazla
da olur. Çünkü sıradan bir ifadede bile kullanageldiğimiz birçok kalıp ifade vardır. Bunlar edebî esere herhangi bir
sanat kaygısı olmaksızın da girer. 10 "Dağlar da bir yürüyüş yürür." (Tûr, 10. Âyet) 11 "O günün şiddetinden gök yarılmıştır." (Müzemmil, 18. Âyet) 12 "Yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman," (Tekvir, 1. Âyet)
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 7 -
biraz daha ileri giderek, bu dünyayı, insanları yoldan çıkaran bir aşüfteye benzetir ayrıca "ağyar"
olarak niteler:
Dünyâ bir avratdur karı yoldan iltür niceleri
Sürün gitsün ol ağyârı anı sevmek ardur bize
Yûnus, Anadolu'da büyük çalkantıların yaşandığı bir devrin insanıdır. Onun gibi
dervişler, bir taraftan insanların iç dünyalarını güçlendirmeye çalışırken, bir yandan da
Anadolu'yu yurt edinme ve bu yeni topraklarda güçlü bir devlet kurma çabalarına birer savaşçı
olarak da katkı sağlamışlardır. Tarih boyunca büyük savaşlara girip çıkmış olan Türk milletinin
kültüründe savaşla, savaş aletleri ve savaş taktikleri ile ilgili çok sayıda tabir vardır. Millî
kültürümüzün bu önemli unsurları çeşitli imajlaştırmalarda kullanılmıştır.13 İnsan ömrünün gelip
geçici ve bir anlık bir şey olduğu fikrine dayanan şu beyit, şairin imaj oluşturma tarzında kültür
coğrafyasının ve bu kültür coğrafyası içinde harp psikolojisinin ne kadar etkili olduğunu
göstermektedir:
Ömrün senün ok bigi yay içinde toptolu
Tolmış oka ne turmak ha sen onu atdun tut
Ömür, yayına takılmış ve tam gerili durumda; böylesine gerilmiş oku tutup durmanın
anlamı yok; hattâ tutma imkânı da yok. O ok yaydan kurtularak uçup gitti say...
Yûnus, dindar bir insandır; fakat mutasavvıfların hepsinde olduğu gibi, o da yalnızca
şerîatle yetinmek istemez. Din adamlarının "fakılık tuzağı"na yakalandıklarını düşünür: İkilikden geçemedün hâli halden seçemedün
Dostdan yana uçamadın fakılık oldu sana fak
Burada, dervişin "Allah'a doğru uçan bir kuş" olarak tahayyül edildiğini görüyoruz. Kuru
dindarlık, insanı Allah yolunda engellediği için tuzaktır. Eğer tarîkat yoluna girip ikilikten
(kesretten) tam anlamıyla sıyrılmazsan, ökseye yakalanmış bir kuştan farkın kalmaz. Fakat
Yûnus, şeriat ile tarikatin yağ ile bal karıştırılır gibi birbirine eklenmesi gerektiğini de kabul
eder; çünkü ona göre hakîkat bir deniz, şerîat ise o denizde yüzen bir gemidir; deniz olmadan
gemi, gemi olmadan da deniz tamamlanmaz; böyle bir senteze ihtiyaç vardır:14 Mumsuz baldur şerîat tortsuz yağdur tarîkat
Dost içün balı yağa pes niçün katmayalar
Yûnus'un şiirlerinde en çok rastlanan tema ilâhî aşktır. O, aşkı insan gönlünün başlıca
süsü, zenginliği sayar. Aşktan nasibini almamış gönüller, sert kapkara bir taştan farksızdır:
Işkı var gönül yanar yumuşar muma döner
Taş gönüller kararmış sarp katı kışa benzer
Gönül .............................. kandil
Aşk .................................. kandilin yağı (yakıtı) ; aşk gönül ışığıdır.
Aşkla dolu gönül ............. yumuşamış mum
Aşksız gönül .................... sert (granit) taş
13 Çukal cevşen bu ışk odına döymez
Okı cana batar katı yalıdur 14 Hakîkat bir denizdür şerîat anun gemisi
Çoklar gemiden çıkup denize talmadılar
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 8 -
Allah aşkı, en katı gönülleri bile yumuşatır. O aşka kendini veren insan canını da başını
da feda edecek hâle gelir; çünkü aşkın oku, en sert taşları bile delip geçecek kadar kavîdir:
Dost senün ışkun okı key katı taşdan geçer
Işkuna düşen kişi canıla başdan geçer
Allah ............................ dost
Allah aşkı ..................... ok
Aşksız gönül ................ çok katı taş
Aşkın en büyük düşmanı, insanın nefsidir; nefs, gönlü karartır; nefsin aldatmaları sonucu
gönül putlaşır. Bu putu kırmak gerekir. Onu kıramayanların bütün ibâdeti "fâsid" olur;
putperestlikten dolayı ma'zur görülme ihtimali de olmadığından ibâdeti geçersizdir:
Sınmayınca gönül bütin fâsiddür cümle tâatün
Geçmeyince ibâdetün Hak'dan sana ma'zur nedür
Gönül (nefs) ..................... put
Gönlü temizlemek ............. benlik putunu kırmak
Benlik düşkünlüğü ............ putperestlik
Esasta bir ilâhî aşk şairi olmasına rağmen, Yûnus'un zaman zaman maddî (beşerî) aşka yer verdiği
de görülür:
Gören pervâneleyin nice oda düşmesün
Gözlerinün bakışı can alur iki çırak
Boyun yuvuk boynundan hiç fark eyleyemedüm
Gümâna viren beni küpeli iki kulak
2.2.2. Tabiî çevre ile ilgili imajlar
Mevlânâ kapalı mekânın, şehrin, derûnîliğin ve derinliğin şairi ise, Yûnus açık havanın,
köyün veya kasabanın, serbestliğin, âfâkîliğin ve genişliğin şairidir. O, tasavvufî duyuş ve
düşünüşü tabiat unsurlarını kullanarak anlatmayı bir "tarz" olarak benimsemiştir. Bu sebeple
Yûnus'un şiirinde tabiî çevre ile ilgili birçok unsur, imaj oluşumunda görev almıştır.
2.2.2.1. Su
Yûnus'un şiirlerinde "su" ile ilgili çok sayıda imaj vardır. Orta Anadolu'da yaşamış olan
ve Porsuk'un kıraç topraklarda ne işe yaradığını çok iyi bilen şairin deniz (60), su (37) , umman
(17), derya (16), katre/damla (16), göl (11), ırmak, pınar, bahr, yağmur, çeşme, sel vb.
kelimeleri sıkça kullandığı, bunlarla muhtelif dil istiflerine gittiği ve bunlar etrafında çok sayıda
imaj geliştirdiği görülüyor. Şairin suyla doğrudan ilgili kelimeleri kullanarak kurduğu benzetmeli
belirtisiz isim tamlamaları bile, onda su motifinin ne kadar önemli bir yer tuttuğunu ifadeye
kâfidir: Hakikat deryası, ışk denizi, ışk deryası, ışk gölü,katran denizi, kudret denizi, ma'rifet
bahri, nefs gölü, rahmet gölü vb.
Aşağıdaki beyitte, şair, su ile ilgili unsurları kullanarak zengin bir imaj örgüsü meydana
getirmiştir. Beytin merkez imajı, denizden mücevher çıkaran dalgıç, gavvastır :
Bahr ummâna talmışam anda sadef bulmuşam
Cevher alup gelmişem umman kayusı değül
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 9 -
Bahr/ umman .................. tasavvuf yolu (hakikat)
Sadef ............................... dervişlik
Cevher ............................ ilâhî aşk
Yûnus (âşık) ................... gavvas
Şu örneklerde de su ile ilgili imajlar kullanılmıştır:
Işk şarabından içdüm on sekiz ırmak geçdüm
Denizler bendin deşdüm ummandan taşup geldüm
Işkunun cefâsından dünin günin ağlaram
Akan bunar ne misal gözden inen yaşlara
Erenler bir denizdür âşık gerek talası
Bahri gerek denizden girüp gevher alası
Çünkim girdüm bir denize ne kenarı var ne cezire
Çün dört yanumdan mevc ura turam kavi hiç batmayam
Tasavvuf ............................... kıyısı, adası olmayan bir deniz / bahr-ı bî-kerân; okyanus
Dalgalar .......................... ......nefsin istekleri
Yûnus ....................................deniz üstünde sağlam duran bir gemi / nefsine yenilmeyen bir adam.
2.2.2.2. Ağaç
Şairin imaj malzemesi olarak kullandığı çevre unsurlarından biri de ağaçtır. Tabiî, onun
amacı, etrafında gördüğü ağaçları anlatmak, çevre tasvirleri yapmak değildir. Fakat Yûnus ibret
levhası olarak kabul edilecek birçok olay, durum veya tutumu daha iyi yorumlayabilmek için
için, yakın çevredeki çeşitli varlıklardan yararlanır : Kur(ı) ağacı niderler kesüp oda yakarlar
Her kim âşık olmadı benzer kurı ağaca
Gönlünde aşka yer ayırmayan, günlük hayatın dağdağasına kapılan insanlar, içlerinin
kurumasına da razı oluyorlar.
Ağaç deri dirildi kiriş ile bir oldı
Işk denizine taldı bahâne yok bu işde15
2.2.2.3. Kuş
Yûnus'un imaj malzemesi olarak kullandığı tabiî çevre unsurlarından biri de "kuş"tur.16
Bunda muhtelif ruh hallerini, arzuları, yaşama biçimlerini kuş imajını kullanarak anlatmak asıl
amaçtır: Benüm canım bir kuşdur kim gevdem anun kafesidür
Dostdan haber geliceğiz bir gün uçar kuşum benüm
Yûnus'un canı ..................... kuş
Vücudu ............................... can kuşunun içinde barındığı kafes
Allah ................................... dost
Ölmek ................................. uçmak / can kuşunun bedenden uçması
Haber .................................. vadenin yetmesi
15 Şair bu beyitte kopuzdan bahsetmektedir: Kopuzda ağaç ve deri dirilmiş, kirişle iş birliği yaparak, yani aşkın
nağmelerini tegannî ederek aşk denizine dalmıştır. 16 Kuş imajını çok kullanmakla beraber, Yûnus'un şiirlerinde bülbül, ördek, kaz, turaç, balık, köstebek (gözsüz
sebek), baykuş, çaylak (devlengeç), karga, kartal, sinek, karınca, şîr (aslan), sudak (Sir-Derya'da çıkan bir balık),
pervane (kelebek), at, katır, mâr (yılan), koduk (sıpa), koyun, koç vb. hayvanların da adı geçmekte ve bunların bir
kısmıyla hayli ilgi çekici imajlar oluşturulmaktadır.
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 10 -
Âşık olayın ol güle düşsün âleme gulgule
Hezâr destan olubanı dost bağını yaylayayın
Allah ...................... gül
Yûnus ..................... bülbül
Yûnus'un şiiri ......... bülbül şakıması / gulgule
Allah katı ................ dost bağı
2.2.3. Tarih ve efsanelerle ilgili imajlar
Yûnus'un şiirinde -gayet tabiî olarak- İslâm tarihi, peygamber kıssaları, şark efsane ve
menkıbeleri ile ilgili imajlar vardır. Yetmiş iki millete bir göz ile bakmak gerektiğini
düşünmekle beraber, içinde yaşadığı toplumun tarih içindeki macerasına da yer vermiştir. Moğol
istilasının yıkıcı tesirlerinin yakından hissedildiği bir devirde yaşayan Yûnus, savaşla ilgili,
düşmanla, yıkımla ilgili birçok teşbihe başvurmuştur.
2.2.3.1. Efsane:
Yine görün gök tonanıp tonı kat kat renge batup
Bülbül güle karşu turup can budağa asdı yine17
beytinin ilk mısraında, bir insan imajı -hattâ büyük bir ihtimalle kadın imajı- vardır. Gök yine kat
kat renkli giysilerini giyerek süslenmiş (donanmış) bulunuyor. Bu bir bahar manzarasıdır. Fakat
şair, bu şiirin son beytinde Sözüm yaz ü kışçün değül vallah bu düş içün değül / Âşıklarun
cür'asından Yûnus kadeh susdı yine diyerek, asıl hedefinin Allah yolunda can vermek olduğunu
ifade ediyor. Bahar manzarası yalnızca vasıtadır.
Bu beytin ikinci mısraında ise meşhur "gül-bülbül efsanesi"ne telmih vardır. Yûnus,
kendisini, gülün dikenine göğsünü dayayıp kanını akıtan, onun yolunda can veren bülbüle
benzetiyor. Canını gülün budağına (dikenine) asmak, aşk yolunda can vermeye hazır ve razı
olmak anlamına gelir. Tabiî, tasavvufî anlayış açısından yaklaşıldığında gül, yolunda can
vermeye teşne olduğu Allah'ı, bülbül ise onun âşığı olan Yûnus'u ifade etmektedir.
Bu Yûnus'un gördüğünü eger Zühre18 göreyidi
Çengini elden bırağup unudayıdı sâzını
Bir nicemüz Leylî oldı bir nicemüz Mecnun oldı
Bir nicemüz Ferhad oldı ışkdan haber duyanımuz
Bir nicemüz Hakk'ı aldı bir nicemüz Hak'dan toldı
Bir nice Süleyman oldı ışk tahtına binenimüz
17 Gül ve bülbül üzerine Doğu'da ve Batı'da zengin bir efsane malzemesi vardır. "Gül eskiden bu kadar kırmızı
değilmiş. Belki gül-i nesrîn (yaban gülü) kadar pembe ve sade imiş. Bülbül onu bu hali ile de çok severmiş. Ancak
gül bülbüle iltifat etmezmiş. Ayrılığa dayanamayan bülbül bir gün gülün dikenli gövdesine konuvermiş. Dikenler
bağrına batınca akan kanlar toprağa dökülmüş -bazı değişik anlatımlarda gülün yaprakları üzerine dökülmüş-.
Dökülen kan topraktan gülün damarlarına süzülünce, gül o günden sonra kan kırmızı açmaya başlamış." ( "Gül",
Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, Cilt : 3, İstanbul, 1979, s.382 v.d.). Bülbülün güle olan
aşkından dolayı ölümü Batı'da da önemli bir tema olarak işlenmiştir. 18 Zühre: " Nâhid, Çobanyıldızı, Venüs. (...) Feleğin sâzendesi olarak bilinir. Efsaneye göre Zühre İranlı, çok şûh ve
güzel bir kadın imiş. Hârût ve mârût adlı meleklerden göğe yükselmenin yolunu öğrenip oraya çıkmıştır. Yunan
mitolojisine göre aşk ve müzik tanrıçası Afrodit veya Venüs işte budur. Gök ile gündüzün kızıdır. Zühâl (Satürn)
babasını öldürdüğü zaman birkaç damla kan, denizde bir köpüğe düşmüş. Afrodit bu kan ve ile köpükten doğmuş.
Bu yıldıza bakmak gönlü ferahlatır ve rûha neşe doldururmuş. Divân şiirinde çok zaman şarkı, aşk, güzellik ve çalgı
ile birlikte anılır." (İskender Pala, Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü, Cilt: I-II, Akçağ Yayınları, Ankara, tarihsiz,
s.538.
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 11 -
2.2.3.2. Kıssa
Kesret âlemi olan bu dünyada birimiz Yûsuf, birimiz Ya'kub olabiliriz; fakat vahdet
âlemi olan öte dünyada Yûsuf-ı Ken'an bile yok; orada sadece Yûsuf olacak; birlik olacak, sen-
ben olmayacak: Bu âlem-i kesretde sen Yûsuf ü ben Ya'kub
Ol âlem-i vahdetde ne Yûsuf u ne Ken'an
Eydür ben oddan nurdan ol bir avuç çamurdan
Bilmedi kim Âdem'in için gevher eyledi19
2.2.3.3. İslâm tarihi
Mûsî olup Tûr'a vardum koç olup kurbana geldüm
Ali olup kılıç saldum meydana güreşe geldüm
İsmâîl'e çaldum bıçak bıçak bana kâr itmedi
Hak beni azâd eyledi koçıla kurbandayıdım
2.2.3.4. Menkıbe
Cercis olup basıldum Mansur olup asıldum
Hallâc panbuğu gibi bunda atılup geldim
2.2.3.5. Harp unsurları
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Anadolu'nun Moğol istilâsı ve iç çatışmalarla sarsıldığı bir
devirde yetişen Yûnus Emre, tarihî arka plâna ve kendi devrinin sosyal ve siyasal hayatına dair
müşahadelerini şiirine taşımıştır. Çeri salmak, iklîm: ülke, esîr eyle-, yağı, Tatar; mancınık, taş,
atıl-, yıkıl- , kal'a vb. ifadeleri, devrin savaş atmosferini ele veren, seçilmiş ifadelerdir. Değişik
amaçlarla bu çalışmada kullandığımız örnek beyitler gözden geçirilse bile, Yûnus'un şiir dilinde
ok, kalkan, yay, kılıç vb. harp araç-gereçlerinin yaygın olarak kullanıldığını görürürz.
Işkun çeri saldı benüm gönlüm evi iklîmine
Cânumı esîr eyledün n'ider bana yağı Tatar
Toğrulık mancınığı istiğfar taşıyıla
Toğru vardı atıldı yıkıldı nefs kal'ası
2.3. Yûnus'un varlığı algılayış tarzı bakımından
Yûnus, varlığı idrakte tasavvufî pencereyi esas alır; o, tam bir müslüman duyuş-
düşünüşüne sahiptir. Bu sebeple varlığı anlamlandırmada, yani, yaratılış , yaşayış ve insan
hayatının sonu konusunda hiç tereddüdü yoktur.
Her sanatkâr etrafa belli bir pencereden bakar ve gördüklerini kendi zaviyesinden
değerlendirir. Yûnus, Anadolu'da yaşamış bir insan olarak, soyut bazı kavram ve varlıkları
somutlaştırmayı tercih eder. Biz somut varlıkları ifade ederken onlarla ilgili hayallere baş
vururuz; fakat onların doğrudan ifadesi de daima mümkündür. Soyut varlıklar ise muayyen
sıfatlar izafe edilmediği takdirde çok zor ifade edilirler. Bu bakımdan, soyut varlıkları -anlatış
tarz ve maksadımıza uygun olarak- muhtelif somut varlıklara benzetmek zorunda kalırız. Bu,
onları, bilinen bir varlıkla karşılaştırma, denkleştirme, ayırma, başkalaştırma işlemidir. Bu
19 "Ben Âdem'den hayırlıyım; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın." (El-A'raf, 12. Âyet)
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 12 -
suretle, sözün muhatabında kuvvetli intibalar uyandırma imkânı doğmuş olur. Niteklim, imajın
önemli bir özelliği de "izlenimi güçlendirme aracı"20 oluşudur.
Yûnus'un şiir diline de uygun olarak, "nefs" kavramı etrafında düşünelim: Nefs kötüdür,
haindir, düşmandır, azgındır. Kötü nefs, hain nefs, düşman nefs, azgın nefs tamlamaları nefsin
vasıflarını ifade edebilir. Fakat bunlarda nefs kısrağı, nefs aygırı, nefs atı, nefs canavarı,nefs
küheylânı,nefs kaplanı... tabirlerinin ifade gücü mevcut olmadığı gibi, nefs kavramının at, aygır,
kısrak, küheylân, canavar, kaplan kelimeleriyle birlikte kullanıldığında kazandığı somutluk da
yoktur. Nefs dağı, nefs kayası, nefs çukuru, nefs kuyusu, nefs gayyâsı ifadelerinde hem nefs
kavramı hem maddî bir yapı niteliği kazanıyor, hem de mânevî boyutuna işaret var.
Şairin kurduğu birçok benzetmeli belirtili isim tamlamasında bu durumu görebiliriz:
Gönül evi, gönül evi iklîmi, gönül göğü, gönül kal'ası, gönül şarı, gönül şehri; varlık evi,
varlık leşkeri, varlık sarayı; ecel serhengi (bekçisi), ecel şerbeti, ecel tuzağı; ömür hırmanı,
ömür ipi vb.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Yûnus varlığı algılama tarzı bakımından somutlaştırıcı,
mukayeseye dayalı ve aynileşmeye yönelik imajlar kurmuştur. Bunları birkaç örnekle belirtelim:
2.3.1. Somutlaştırma
Şerîat haberüni şerh ile eydem işit
Şerîat bir gemidür hakîkat deryâsıdur
Hakikat bir denizdür şeriat anun gemisi
Çoklar gemiden çıkup denize talmadılar
2.3.2. Mukayese
Bu şârun evvel dadı şehd ü şekkerden şirin
Âhir acısını gör şol zehr-i mâra benzer
(Dünya -dünya dedikleri şehir- önce bal ve şeker gibi olduğu halde, sonra yılan zehirine
dönüyor)
Eydürsin kim gözüm görür da'viyi ma'niye irür
Gündüzin gün şu'le virür gice yanan çırak nedür
2.3.3. Aynileşme :
Yûnus'un ifade tarzının önemli bir görünüşü de "aynîleşme"dir. Kendisini
kahramanlardan birinin yerine koymak suretiyle, tahkiye tekniklerinden "ben anlatım"a benzer
bir ifade tutturan şair, böyle bir teknik kullanmakla, kendisini yaradanına götürecek olan vasıta
ile aynileşmektedir.
Canum ışkun külüngine Ferhad olup dutdum başum
Daim dağları keserem Şîrin'üm hiç sormaz benüm
Mûsî olup Tûr'a vardum koç olup kurbana geldüm
Ali olup kılıç saldum meydana güreşe geldüm
1.Yûnus ................................ Hz. Musa
2.Yûnus ................................ kurbanlık koç
3.Yûnus ................................. Hz. Ali
4.Yûnus ................................. Güreşçi / pehlivan ( Beyitte asıl imaj, Hz. Hamza'dır)
20 Viktor Şkolovsi, "Teknik Olarak Sanat", Yazın Kuramı, s. 67
YUNUS'TA İMAJ OLUŞTURMA TARZI / - 13 -
Ay oldum âleme toğdum bulut oldum göğe ağdum
Yağmur olup yire yağdum nûr oldum güneşe geldüm
beytinde de yukarıdakine benzer bir tutum içindedir : Yûnus (1)"ay"dır, (2)"bulut"tur,
(3)"yağmur"dur, (4)"nur/ışık"tır. Burada, ay ve nur soyut, bulut ve yağmur somut kozmik
unsurlar olarak karşımıza çıkıyor.
İsâ oldum kudretden behânem bir avretden
İnâyet oldı Hak'dan ölü dirgürüp geldüm
Hiç ayrukdan ben korkmazam ya bir zerre kayurmazam
Ben şimdi kimden korkayın korkduğumıla yâr oldum
Sonuç
Yûnus'un şiiri, Türk şiirinin genel vasıflarına göre değerlendirildiği zaman, sade
sayılabilecek bir şiirdir. Fakat Yûnus'un tam bir halk şairi olmadığı, şiirlerinde halkın günlük
kültürünü çok aşan bir muhteva yapısının bulunduğu da bilinen bir husustur. Herhalde, Yûnus
Emre'yi Türk halk şiiri- Divan şiiri ve Tekke/Tasavvuf şiirinin kesiştiği bir ortak bölgeye
yerleştirmek gerekir. Çünkü onda,Tasavvufî değerlere ilâveten,Türk halkının asırlardan beri
yaşayageldiği millî kültürün de, aydın kesime ait değerlerin belirgin işaretleri de vardır.
Kullandığı imajların çoğu, bu ortak bölgeye uygun olarak, hem Divan şiirinin, hem de Halk
şiirinin imaj dokusuna uygundur. Meselâ,
Sıfatun arılığı bulgur u nohud gibi
İki kaşun ay alnun genc aya virür sabak beytinin birinci mısraında Halk şiirinin, ikinci
mısranda ise -kelime seçimi ve istifi bir yana- Divan şiirinin imaj özellikleri çok belirgindir.
Böyle olunca, Yûnus'un şiirinin imajlar açısından da bir çeşitlilik göstermesi beklenir.
Sade söyleyen bir şair oluşunun tayin edici tesirini hatırdan çıkarmamak kaydıyla, onda imajların
zengin olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Fakat Yûnus, sözün estetiğinden daha fazla muhtevasını öne çıkaran bir sanatçıdır. O,
sözün etkili, yol gösterici, doğru, uyarıcı.. olmasını daha çok mühimser. Bu bakımdan, Yûnus'un
imajlaştırma macerası incelenirken, Necâtî, Bâkî, Fuzûlî, Şeyh Gaalib, Karacaoğlan gibi
sanatçılarla değil, estetik kaygıyı arka plâna atan ve halkı bulunduğu yerden daha yukarılara
taşımaya çalışan bir mürşid ile karşı karşıya bulunulduğu unutulmamalıdır.